Güzelliği, drama yeteneği, kendine sahip dişiliği olan bu muhteşem kadının retrospektifini izlemek üzere Amsterdam'daki Nieuwe Kerk kilisesine gittim.
Yatak odası görünümü diyen yarı kapalı bakışları, benzersiz gülümsemesi, zamansız güzelliğin bir varlığı gibi oradaydı…
Güçlü, hayatla dalga geçiyormuş gibi, acıları hiçe sayan şanssızlıklar hiç ona dokunmamış gibi dans ediyor en kadınca genel olarak halka selam ve öpücükler dağıtıyordu..
Etkilendim, hüzünlendim, ve uzun uzun düşündüm…
Hiç kimse onun dışında, sert ifadeli, ne bir fotoğrafta ne bir tutum izlemişti. Bu güzel insanın görünmeyen hayat hikayesinde, akıl hastası bir anne tarafından terk edilen bir evlat, film teknolojisi baba tarafından asla kabul edilemeyen bir genç akım draması vardı.
Hayatında denediği aşkların her birinde bir baba figürleri yaşıyor ve kendinden büyük erkekleri kendine aşık olup sevgiyi bulurum ümidi ile parası oluyor ve kısa süren evlilikler yaşıyor… Joe Dimaggio hariç…(ona aşık tek adam)
Büyük oyuncu olmak için her türlü mücadeleyi kendi kendine vermiş, önemli kitaplar okumuş, ünlü psikologlar ile yazışmış, her günkü günlükleri kendine dürüst olduğu için hayallerini, aşklarını, psikolojik yapısal dengesizliğini kendi ile paylaşmış yanlız bir genç kadındı o..
Hayatın ona acımasızca verdiği iki kutuplu ruh hali, onun psikologlarından, insanlardan medet ummasını sağlamış, böylece mücadelesine devam etmiş..
Binlerce insanın sevgisini, hayranlığını kazanan bu güzel ve genç kadın, bütün direnmelerine rağmen hayatta yalnız, ayrılık ve sevgisiz yaşadı.
Ölmeden önce hatıra defterinde:
KORKU aptallıktır, Pişmanlık da öyle . yazılmış..
İYİ UYKULAR MARLYN!